Nisan 17, 2014

just give me some candy

Hellöö Öykücüm,

Bu aralar anlamsız bir koşuşturma içindeyim. Ama sanma ki bu koşuşturma zevkli, eğlenceli. Terbiyeni bozmak istemem ama bok gibi bir hayatım bu aralar. Neyse ki, sen doğacaksın, ben seni göreceğim ve bütün sıkıntılarım yerini yaşama sevincine ve birini koşulsuz sevmenin verdiği huzura bırakacak. Şimdi sen yoksun ya, annenin kafasında bir sürü soru işareti var sana dair, sen geleceksin ya, sonra ne soru kalacak ne cevap. Ağlayacaksın, tüm cevapları unutacak annen (: Güleceksin, tüm sorular yanıt bulacak.

Bugün az birazcık depresifim be bebit. Böyle günlerde eğer bu ruh halimden kurtulmak istersem hemen Paolo Nutini' nin Candy parçasını açarım. Aslında parça değil de klibi mutlu eder beni. Klipteki gelin olduğumu düşünürüm mesela, olay gelin olmak da değil gerçi. Kahkahalar atarak dans eden pembe elbiseli tombul teyze de olabilirim, mikrofon da, gitar da. Hatta çocukların delice kovaladığı tavuklardan biri. Tavuk ve horozdan da çok korkarım aslında, küçükken tepelemişti bir kere. Oysa ki tek yaptığım elimdeki çomakla tavuğun başını sevmeye çalışmaktı. Yanlış anlaşıldım uçamayan kanatlılar tarafından, çok talihsiz. Naif hayvansever kişiliğim büyük bir darbe aldı o gün (: Neyse işte, o klipte olduğumu düşlemem yeter. 4-5 kere klibi izledikten sonra ve iç huzur birazcık dengelendikten sonra başka parçalara geçerim, öyle gün biter gider işte. Müzik olmasaydı ne olurdu, düşünemiyorum bile. Ben kesin çok mal birşey olurdum. Umarım senin de gerçek bir müzik zevkin olur bebeğim. Sen büyüdüğünde Justin Bieber da belki uyuşturucu yüzünden falan müziği bırakmak zorunda kalır, kimbilir (: Şu ölümlü dünyada gitmek istediğim bir festival var, Glastonbury Festivali, belki beraber gideriz. Zaten o festivale gidebilmek için gereken ekonomik koşulları ben ancak 20 yıl sonra sağlayabilirim. Sonrasında da para mühim değil, iş annen ve babandan izin almakta ;) Eee tabii o zamanlar ben 50 yaşında olacağım için fiziksel durumum da önemli ki bunu şimdiden düşünmeye gerek yok (:

Kısacası bebeğim, müzik iyidir, hoştur, dinlenmeli ve dinletilmelidir.

Öptüm seni minik minik tatlı bebek :*





Nisan 02, 2014

Gelir bahar ayları, gevşer gönül yayları

Öykücüüüm,

Kuzucum ya memleketimizde yine olaylar olaylar.. Bir seçim atlattık pazar günü ülke olarak. Gerçi hala atlatmış sayılmayız, sandıklar tekrar tekrar sayılıyor ama genel hatlarıyla ülkemizin tercihi belli oldu. Buraya bu konu hakkında sayfalarca yazabilirim, küfredebilirim, saçmalayabilirim ama yapmayacağım. Hala bir şeylerin değişeceğine dair umudum var. Değişim yavaş yavaş olacak, daha doğrusu ben buna inanıyorum. Tabii bu umut dolu ruh halimin şu an kulaklığımla bangır bangır dinlediğim Pharrell Williams parçasıyla da alakası olabilir. ...Because I'm happy..Clap along if you feel like happiness is the truth.. Bu adam pek tatlı bir şarkıcıdır. Eğlencelidir, fırlamadır, yaratıcıdır, sempatiktir. 24 saat süren ve insanların sürekli dans ettiği bir klip çekmiştir ki sıkıldıkça açar izlerim klibin farklı farklı anlarını. Tanımadığım insanların saçmasapan dans etmesi beni mutlu ediyor nedense. Düşün böyle anlamsız şeylerden mutlu olacak hale gelmişiz. 5 dakika olanı biteni takip etmediğimizde başka ülkelerde 1 yıl konuşulacak derece olan olayların olduğunu bittiğini hatta unutulduğunu görüyoruz, olan bitene yetişemiyoruz. Her yerden bahar bağıra çağıra kendini göstermeye çalışırken onunla ilgilenemediğimize ya da buna sevindiğimizi belli edemememize üzülüyorum. Sanki bu ortamda çıkıp bağırsam "Heeeey farkında mısınız bilmiyorum ama bahar geliyor, her yer yeşeriyor, ağaçlar delirdi, kediler atakta. Hem yakında bir sürü festival de olacak, çimlerde yuvarlanıp müzik dinleyeceğimiz günler çok yakın.." Büyük ihtimalle sığ ve goygoycu bir insan olmakla suçlanırım (: Ama aslında tam da goygoy çağındayım be Öykücüm. Neyse, yine de I ❤ GoyGoy.

Onat ya. Mesela Onat köftesini de çok özledim. Kendisi şu an memetçik, sen doğmadan dönmüş olacak. Onat sen yokken kendisini annnenin ve babanın çocuğu zanneden bir safoz. Sağolsun annen ve baban da bu durumu iyi idare ettiler. Ya aslında Onat sen bizim çocuğumuz değilsin deseler de Onat pek sallamazdı zaten (: Senin varlığın kesinleşince seni deli gibi kıskandı. Bunları yazıyorum ki gerçekleri bilesin. Sonra büyüdüğün zaman bunları farkedemeyeceksin. Çok güzel bir bebek olacağını düşünüyorum. Dolasıyla Onat seni sevecektir. Aslında o da benim gibi çocuk sevmez, esasında bizim çocukla işimiz olmaz. Mesela yeğenim olduğunda ilk defa gerçekten bir bebeği sevebildiğimi farkettim, bir de pek ciciydi ponçik. Aynı şey şimdi Onat' ın yeğeni için de geçerli. O kadar tatlı bir yeğeni oldu ki, Onat ister istemez onu sevmek zorunda kaldı (: Çirkin olacak diye çok korktum gibi söylemleri var ki bu aramızda kalabilir ;)

Bir de Özge var ki o ayrı bir yazıda uzun uzun incelenmeyi hak ediyor. Şimdi pek vaktim yok, yöneticim bir miktar şakalı komikli iş kitledi bana öğle yemeğine kadar yetiştirmem gereken. En kısa zamanda onunla ilgili de benden başka kimseden öğrenemeyeceğin gerçekleri anlatacağım sana ;)

Annen naapıyor aceba? Eminim şu an annem öğlen yemek yesin de ben de deli gibi hareketleneyim, kendimi bir o yana bir bu yana vurayım, pogoların kraliçesi olayım diye bekliyorsundur. Keşke ben de oralarda bir yerde olsaydım, sen yuvarlanırken annenin karnının üstünden severdim seni. Belki biraz lak lak yapardık, sen heyecanlanırdın, daha da hareketlenirdin.

Öptüm seni minik minik tatlı bebek.


Mart 27, 2014

Öykü (:

Sevgili arkadaşım, 

Çok önceden açtığım bir blog vardı, arada birşeyler yazardım falan. Şimdi sildim onlzrın hepsini. Annenin fotoğrafı da vardı hatta (: Sadece ilk yayını bıraktım ki blogun ilk hangi tarihte açıldığını görelim diye.

Anneni çok özlüyorum be bebit. Eskiden çoook eskiden beri dostuz biz onla. O zaman ne sen vardın ne de baban. Baban ilk piyasaya çıktığı zaman kıskanmıştım hatta, bu uzun da nerden çıktı yaae demiştim. Neyse ki çok sevdim onu da, sanki o olmazsa annen eksik kalırmış gibi geldi sonrasında. Şimdi de sen geliyorsun. Çok şanslı bir bebek olacaksın sen, sonra çok şanslı bir çocuk, sonrasında genç kız..Çünkü çok tatlı bir annen var, böyle minyon mu minyon. Birazcık aklı çıktı sana hamile kalınca toparlacık bir şey olacak diye ama fıstık gibi oldu. Ebru Şallı bir, annen iki. Şimdi Ebru Şallı kim diyeceksin, sormakta haklısın bebit. Çünkü sen bunları okuyacak kıvama geldiğinde o muhtemelen bir rehabilitasyon merkezinde tedavi görüyor olacak, neyse üstüne konuşmaya gerek yok (: Hımm neden şanslı olduğun konusuna dönecek olursak, baban da on numara bir insan bebeğim. O uzun boylu ama çok iyi birisi. Biraz ele avuca geldiğinde onun bu uzun boyunu bir avantaj haline çevirebilirsin bence ;) Açıkçası ben babamın omuzlarında gezmeye bayılırdım. Hımm, ayrıca seni dört gözle bekleyen anneannen, babaannen ve deden olacak ki iki tarafta da ilk ve tek torun olduğun için çılgın atabilirsin, herşey serbest. Tabii bunlar aramızda kalsın çünkü göreceksin ki büyükler aman çocuğu şımartmayalım cümlesi kuracaklar. Varsın kursunlar, ben seni şımartacağım (: Mesela yeğenim var benim, Ece, sen de büyüyünce çok iyi anlaşacaksın onunla. O kadar ponçik birşey ki. Onu şımartıyoruz biz işte.

Sonra biz varız mesela, annenle babanın dostları. Övünmek gibi olmasın ama çok iyiyizdir. Gezelim, tozalım, yemek yiyelim, yemek yiyelim ve sonrasında yine yemek yiyelim isteriz hep (: Daha doğmadan o kadar çok gezdin ki. Bu açıdan da şanslısın işte. Her ne kadar ben İstanbul' da olamasam da hep yanında olacağım senin bebit, böyle yazacağım sana, dertleşeceğim seninle. Belki de en eski dostun ben olurum, ne dersin ;)

Şu aralar öyle garip günler yaşanıyor ki memlekette bebeğim..Canım çok sıkılıyor bu yüzden, okudukça birşeyleri içim sıkılıyor. Şu an George Orwell' in 1984 diye bir kitabı var, onu okuyorum. Adam kitabı 1948 yılında yazmış 1984' ü kurgulayarak. Şimdi sana kitabı anlatmayayım bebit çünkü büyük ihtimalle sen büyüdüğünde bu kitap hala klasiklerden biri olacaktır. Belki ciltli bir roman olarak okuyamazsın ama e-book olarak kesinlikle okursun (: Neyse, bu günler geçecek, daha yaşanabilir bir ülke olacağız. İşte o zaman sen bunları okuyup bir tarihe tanıklık etmiş olacaksın. 

Artık yazıyı bitirmem lazım çünkü altıma yapacağım. 2 gündür diyet yapıyorum, içtiğim suyun haddi hesabı yok. Evet Öykücüm, bildin sen onu, tombul biriyim ben (: 

Öps :*

Haziran 10, 2009

Hooop...

Melaba :)
 
Free Hit Counter